İletişim Bilgileri
image
image

ACI ÇEKMEK ( Mindfulness )

image

ACI ÇEKMEK ( Mindfulness )

ACI ÇEKMEK ( Mindfulness )

Acı çekmek, acı bu duygu sizi dönüştürmüyorsa boşu boşuna acı çekmiş olursunuz. Acı duygusunu kendimizin bir parçasıymış gibi yaşamayı alışkanlık haline getirmek zamanla kaderimiz haline gelir. Dünya insan için zorlukların ve kolaylıkların yan yana olduğu bir alan. O alan içinde seçimlerimiz, düşüncelerimizi düşüncelerimiz ise duygularımızı ve her ikisi alışkanlıklarımızı belirliyor. Doğduğumuz çevre, toplum hepsi bir dizi kimyasal reaksiyona girmişçesine bir birini tetikleyen etkiye sahip oluyor ve acı vazgeçilmezimiz oluyor. İnsan var oluşunu acı çekerek hissetmeye başladığında ve bundan beslendiğini nin farkında olmadığında hikâyesinin yok olmuş kahramanıdır. Hem de hala nefes alırken kendini yok etmiştir. Bu yüzden acınız sizin ışığınız olmalı, sizi içinizdeki kahramana çıkaran rehber olmalı. Çünkü acı hayatımızın her anına bir zift gibi yapışır huzurlu mutlu neşeli anlarımızı bizden çalar ve o anların saf halini karartır gölgelendirir.

Her şey acı ile bağlantılı olarak yuvarlanır çığ gibi büyür biz den geriye bir şey bırakmaz.

Acı sadece bizi değil sinsi bir canavar gibi tüm çevremizi etkileyecek kadar güçlü dür .Acı dan geçmiş, gelecek etkilenir acı tek başına hiçbir zaman yaşanamaz acı  mutlaka çevresine bulaşır.Sevdiklerimizi etkiler sevmelerimizi etkiler hayata bağlanışımızı ,yaratıcılığımızı üretkenliğimizi etkiler.

Kişi bu benim acım, tek başıma yaşıyorum dese de acı bulaşıcıdır, kolayca öğrenilir ve suya atılmış taş parçası gibi dalga dalga büyür ve sarar etrafımızı.

Acılarımızı nasıl dönüştürebiliriz önce bir bilim insanının mikroskop altında inceleme yaptığı gibi titizlikle acılarımıza bakmamız lazım sonra bir cerrahın titizliği ile ameliyat masasına alarak o acının en derin yerine kadar inip oradaki hastalıklı dokuyu oradan nazikçe şefkatle almalı yarayı güzelce kapatmalıyız.

Yok, ben bunlara gelemem ben bu acıdan besleniyorum onunla yaşamaya alıştım hatta o olmazsa boşluğa düşerim asıl yapmam gereken coşkuyla var olmayı bilmiyorum öğrenmek de istemiyorum diyenlerdensiniz, size verilmiş sınırlı zamanı acılar içinde kıvranarak tüketirsiniz.

Acı çekmek de esasında bir tercihtir. Peki, insan bunu neden tercih eder. Esasında tercih ettiğinin ne olduğunu bile bilmeden ezber bir davranış biçimidir bu. Çünkü doğduğumuz andan itibaren yaşantılar ve yaşantıların karşılığında düşündüklerimiz duygularımız kayıt olur yapışır zihnimize. İşte bu yüzde zihnin çalışma prensiplerini bilmek zihni fark etmek gerek. Zihnin iki büyük yıkıcı özelliği vardır. Bu iki yıkıcı etki geçmiş gelecek ve negatif yaşantılarımızdır. Acı çekme duygusunun da beslendiği büyüdüğü yer bu iki damardır.

 Hayatımızın her anında çevremizi beş duyumuzun tamamı olmasa da en az üçünün dikkati ve farkında lığı içinde yaşabilirsek. Anın içinde ve uyanık kalırız. Zihin ise bizi geçmişe ya da geleceğe fokuslar anı bozar. Oysa anda olan her ne ise gerçek odur. Kahve içiyorsak tadı kokusu sıcaklığı görüntüsü o an içinde olduğumuz farkındalık dır  gerçek. Ağrıyan bir diş ise onun ağrısıdır. Sokakta yakalandığımız bir yağmur ise yağmurdur. O olmalıdır zaten. Bebek ligimiz den itibaren yaşanan deneyimler, hisler tüm yaşanmışlıklar zihnimizde etiketlenmiştir. Zihin için yeni bir deneyim yeni bir an yoktur. Bu ağrıyan diş başka bir diş, ama ağrı aynı ağrı, bu kahve farklı ama diğer kahvelerden farklı değil der. Etiketi yapıştırır. Oysa dünya da bizi oluşturan hücrelerde her an değişir hiçbir şey aynı kalmaz kalamaz hiçbir an bir diğerinin aynısı asla değildir. Farkındalık ile yaşanan canlı bir yaşamın içinde geçmişe ve geleceğe ait deneyimler yoktur her deneyim her an yenidir. Çünkü dünkü deneyimi yaşayan sen, bu gün, dünkü sen değilsindir geçmişi oluşturan her şey değişmiştir.

Acılarımızın sebebi olmasa da acıları büyütüp onu sonsuz gibi yapan ve her anın her yaşantının üzerini gölgeleyen ezberlerdir. Zaman ise hep akıyor örneğin gökyüzünü bakın bulutlar hep aynı şeklinde mi tabi ki değil.

İşte zihnimiz bunu bilmeyen bir programa sahiptir. Ona kızmalı mıyız tabi ki hayır sadece farkında olmalıyız. Zihnin acı deneyimlerimizi getirip bizi şu andan alıkoymasına, ya da yarına ilişkin öngörülerine aldırış etmeden, anın içinde olana katılmalıyız. Acı, neşe, huzur, huzursuzluk, kayıplar, ağrıyan dişler, başlar olabilirimi evet olabilir. Hiç bir acı ,hiç bir mutlu an sonsuza kadar sürmez, hep geçecek biz bunların hiç biri değiliz, biz bunların hepsini deneyimle yeniz.

 Acı dan beslenmeyi bırakmaya karar vermek acının derinlerinde gömülü ego yu fark edebilmeyi gerektirir. Zihnimizin bizi yönetmesine son verip gerçek hayat ile temasa geçebildiğimiz oranda gerçek olanı yaşantımız yaparız .Acı dan başka seçenekler de olduğunu ve bunun esasında egosal bir yanılsama, kendine yabancılaşma olduğunu fark etmeliyiz Ego bir ben var bir de benim dışımda  her şey dediğinde kendimizi tüm oluşlardan bütünden ayrı bir yere koyarız  .Bu bizi acının ana kaynağı egomuz ile yüzleşmeye götürür.Gerçek benliğe yaklaştıkça sahte benlikler sahte acılar çözülür geriye saf gerçeklik kalır.Yaşam ile bir ve tam olmanın içinde acı da var, tatlıda var, ve biri diğerinden az yada fazla değil sadece  acı ya odaklanmış lığımızı fark etmek gerek.

 Tıpkı yaşamın tüm renklerini fark etmek gibi tek bir renge takılmadan gökkuşağının her bir rengini deney imleyen olmak,acı dan vazgeçip tümünü fark edebilmek gereklidir.